20 Kasım 2017 Pazartesi

Birkaç saçak...

Son iki kibritimden birini sigaramı yakmak için kullandım.
Bir diğerini kaybetmiş olsam gerek ki daha sonra çakmak aramak zorunda kaldım.
Kül tablamı kullanmak istemiyorum bu gece, küllerimi karanlık yerlere saçtım.

Birkaç saçaktan ibaretiz kimi zaman, yada saçaklardan...
Saçaklanmış zihinlerimiz var bizim.
Yine de buna olan inancım da sarsılmış durumda.
Kimliklerimizi ne zaman buruşturacağız çöpe atmak için?
Saçaklarımız var zihnimizde,
Parmaklar var gözlerimizde,
Yılanlar fısıldıyor bazen biliyorum sizin de sözlerinize
Geriliyor kasıklarınız, diliniz damağınızda yanıyor, kuruyor ve eriyor, biliyorum.
Evrilip çeviriliyorsunuz, dolanıyor düşünceleriniz yaşlarınızda...

Bulabildin mi kendini satır arasında?
Bir kalemim yoktu yazmak için
Mürekkebe batırdım bulduğum karga tüylerini
İplikler çıkıyor kulaklarımızdan
Aynalardan korkuyor musun?
Bu gün bir kalem aldım kendime,
Tüyleri bir bardağa bile tepiştirmedim
Odama saçılmış duruyorlar.
Fareler yaşamış gibi burada
Bende fare oluyorum kedilerin arasında.

Son kibritimi ne zaman kullandığımı hatırlıyorum,
Zihnim zaman zaman berraklaşıyor.
Vakitlerin arasına tıkılıyorum bazen,
İnsanca vakitlerin içinde, hiç vaktim yok benim.
Kısılıyorum daracık gönüllerinizde
Gelmem ben, bırakın gideyim.

Penceremin çatlaklarından sızıyor sızı
Büyürsem, ölürler.
Kovalanmak istemiyorum,
Bu gece sadece kaçışalım mı?
Belki ufak bir dans ve blues...

Ama bunların bir önemi yok,
İnancım kalmadı.
Bir umut ışığı derler ya..
Ben bu gün kapkaranlık bir umut buldum.
Ellerin ellerimden aktı gitti
Gözlerim yeniden hissedebildi seni.
Bu gün o şaraptan yeniden içtim.
Bu gün yeniden sarhoşum ben.
Kasımlar sahillerime vuruyor.
Bir kasım ki bu;
Onyedi deve sırtına biniyor.
Bir su buldum,
Çöl beni buldu,
Çöl beni üfledi...
Kasırgalar koptu, okyanusa düştüm,
Şimdi kanatsız bir kuşum
Okyanusun orta yerinde
Yüzme bilmem, güneş görmez gözlerim.
Umut ettim umudun kendisini buldum,
Ben kör olduktan sonra,
Bir ışık yok efendim,
İnanmıyorum.

Hiçbirinin bir önemi yok...
Sadece biraz saçak.

19 Kasım 2017 Pazar

Kimliksizler!

HOP!!
Ben yeniden buradayım sizi gidi kaz kanadına yapışmış fosforlu pokcuklar.

Şu sıra hayatımda önemli gelişmeler olmakta.
İlki yeni taşınmış olduğum odamdaki penceremi her geçen gün daha çok sevmem ve çatılardan her geçen gün daha fazla tiksinmem;
Diğeri ise her gece nedensizce mum ışığında boş boş oturuyor oluşum.
Aslına bakılırsa domatesleriniz benimkilerden çok daha güzel kokuyor olabilir okuyucu.
Bunu neden söylediğimi daha sonra anlatacağım ancak bu olasılık aklında bulunsun.

Şimdi asıl konumuza geri dönelim. Dumanlar.
Keş etiketi falan yapıştırmayalım lütfen, yada olabilecek herhangi etiketleri üzerimde kullanmadan önce 1 kere düşünün. (Kendinize de kullanmayın arkadaş.)
Benim her gün paketlerce sigara bitiren siradan bir bireyden hiçbir farkım yok.
Bir dostumun söylediği gibi "yeşil olan her şeyi seviyorum".

Biliyorum, bir duman almadan önce seninde aklında geçiyor yeşili ne kadar sevdiğin güzel kardeşim.
Bak yine sevebilecek bir şeyler bulduk kendimize.
O halde ben kendime bir sigara sarayım.
Sende sar ancak burada buluşmamızın sözünü ver bana. Daha karpuz keseceğiz. Munchies'ler karpuzla daha güzel.

Şimdi kafamız yavaş yavaş yerine geliyorken, şarkılarımızı da açtık arkaya.

Şimdi size domateslerinizin neden benim domateslerimden daha güzel koktuğundan bahsedebilirim.
Yada güzel bir mum yakıp onu izleyebilirim.
Yada penceremden kaybolmak üzere olan bulutları izleyebilirim.
Bunlar şu sıralar üzerine vakit ayırdığım önemli gelişmeler sonuçta.

Siz benim yerimde olsaydınız seçer miydiniz?

Ben şu sıralar ne bir şeyi seçmek istiyorum, ne seçilmek istiyorum nede olmak...
Seçimlerimiz üzerine ne kadar vaktimizi ayırıyoruz?
Hayatımızı neye göre seçiyoruz?
Ne olduğumuzu seçtik mi?
Benim bir yanıtım yok, dumanlı kafam yanıtlardan herhangi birini seçmek istemiyor.
Kafamdaki her olasılık doğru olabilecek kadar yanlış.

Kendime inanmıyorum ben güzel dostum, sende inanma.
Biz olamayacak kadar buradayız.
Şu an olabileceğin trilyonlarca benlikten sıyrılıp burada olmayı seçtin sen.
Tıpkı benim gibi.
Bir şeyimiz olmadı hiç, kaybetmedik ve kazanmayacağız, çünkü şu an buradayız. Bu ekranın içinde, birkaç bin piksele bakıyoruz, onlardan ibaretiz.
Birkaç piksel daha almak ister misin gözlerine?

Şurada eğlenmeye, vakit öldürmeye geldik neler okutuyorsun Kimliksizlere Mss. Spagettioğulları?!?
Bize mumu yakıp izlemeye başladığında nasıl hissettiğini anlat,
Pencerenin dışındaki bulutların neye benzediğinden bahset,
Şu sıralar hayatındaki gelişmeleri merak ediyoruz; bunlar onlardan bir kaçı değil miydi?
Hem... Domateslerin bizimkilerden neden daha kötü kokuyor bunu anlatacaktın bize.

Bir şarkı açtım dostlar sigaramı sardıktan sonra, Manu Chao - Clandestino 'nun full albumü.Gerisi bende yok...
Bir bitkileşme söz konusuymuş.
Ben güneşin ışığına solmuşum,
Kokmuşum...
Siz gölgelere denk gelmişsinizdir belki.
Ama belki ben yalnız gölgedeyimdir...

İnandığım şey, şeylerden öteye gidemeyecek bir şey.

   
                                                                                                        Saygılar...

Benimle rakı içtiğini düşünsene Kimliksiz, hiç iyi bir fikir gibi durmadı mı?
Belgeli devlet kurtarırım, altına imzamı da atarım bak öyle ciddiyim.
Ulan her okuyanın 10 arkadaşı olsa, 4 ünü tanıyıp rakı içme fırsatı bulsam,
bunu 90 kişi okusa 46 sı beni rakıya çağırsa... İyi iyi fena değil.
Ben bi örgüt kurarım sizden.
Ne mi örgütü?!!
Ah... Uzaylı Haklarını Savunma.
Bizim de haklarımız var ey kimliksiz. Ulan kimse bizi görmüyor,
Fakir biliniyor, zengin biliniyor, siyah ırk, yok ginger...
Ulan uzaylı diyen yok, translar bile olması gerektiği gibi tepkiler almaya başladılar,
Senelerdir bekliyorum kimse eee Uzaylılar demedi!!!
Sitikır yaptılar baba bizi!!!
Çantalara falan bastılar yeşil yeşil!!!!
Tamam yeşile karşı değilim bak, ama öyle gözükmüyoruz hacı...
Anlaşalım Lütfen! Bunu birinin söylemesi lazım!!!
Neyse gelin rakı içelim!
Dostlarla kaynaştırın beni, bi oturup konuşalım şu mevzuyu.

Sağlıcakla kalın.

Halk tabakasını da aldım, sağlam yürürüm ben böyle. Güzeeeell....

Ah unutmadan bir sonraki yazımda size
Hayatımdaki; yeni odamın penceresinin manzarası, mum ışığı muhabbetlerim, gibi yeni gelişmelerinden ve
Domateslerinizin neden domateslerimden güzel koktuğundan  bahsedeceğim.

28 Ekim 2017 Cumartesi

Sizi gidi ciklet baloncukları

Kafama esecek her olasılık için açık bulundurayım burayı dedim.

Çok garip değil mi kılavyeleri tıkırdatmak.
Davullar patlatabilecekken oysa...
Kurşunun hissiyatını veriyor mu geometri mürekkepleri
Yıldızlar düşüyorken üzerimize
Ellerimizi hissedebilecek miyiz?

Benim bazen bahsedebilecek güzel bir hayatım olabiliyor. Yada bahsedilemeyecek kadar olmamış hayatlarım. Kim olduğum konusunda size bir sürü safsata yapabilirim. Yada kim olmadığımı bulmaya çalıştığım hikayelerimden bahsedebilirim.
Belki de yaratıcısı olduğum evreni de yaşatabilirim size. Ama geri döndüğümde gördüğüm sadece, üşümekte olan  ayak parmaklarımın yüzüme değdiğinde yaşattığı sıcacık his, oluyor.
Güzel bir his tabi bu, şikayetçi değilim pancar kafalı kumpir teyzelerden yada patlıcan ağızlı kürek ağabeylerimizden. Sizlerden yani. Bu hissiyat da güzel.

Ben küçük parmağımı çok seviyorum sayın okuyan, biliyor musun? Onu çarptığımda hep üzülürüm, vücudumun en küçük en hassas uzuvu o. Benim bir parçam.

Hayata romantik bakın azcık. Sonra ay depresyondayım, ay hayat zor, oh hayat çok kötü, karanlık... Gerçekçiyim efendim. Hayatta güzel şeyler var! Gerçekten var. Sabah içine çektiğin nefes var ya abdal olacak aptal. Heh! O çok güzel işte.

Öğle arasında dakikalarla yarışırken dahi atıştırabildiğin o birkaç bir şey, o kadar mükemmel ki. Kendine yardım ettiğin, sadece kendin için yaptığın her şey, verdiklerin, aldığın gülümsemeler, mükemmeller dostum.

Hayat bunlardan mı ibaret değil. Hadi canım?!? Yeni yeni şeyler öğreniyoruz görüyor musun? Ulan büyümüşler de ne çok şey görmüşler, bak şu bıdıklara...
He... Bir de gittikleri yollardan sürekli dönüyorlar. Hemen söyleyeyim ben o yollarda değilim.

Dünyaya dön-müş. Gelin biz biraz siktir edelim. Abi dönmüyo?...
Çakmak nerede?
....
..
.
Öhöm...
Kaldığımız yerden devam edelim öyleyse...
Yer neresi ki?
Sen neredesin, ben bilmem arkadaşım. Hepimiz bir yerlerdeyiz baksana.
Yarın sabah uyandığında pencerenden dışarı bak ve derin bir nefes al.
İçinde saklayabildiğin havayla biraz vakit geçir.
Sigara da öyle sade sade gitmez, boş boş muhabbetler yapma.
Git bir şeyler ayarla kendine.
Okuyan okuttursun, aradan çekilsin.
Parazit yapmayın.

14 Mayıs 2017 Pazar

Varoluşsal tutku

Ben; hiç var olmadım,
Hiç basmadım basılan yerlere,
Dokunmadım yarılan gök yüzüne...
Ben sadece bir hissim
Yoğun bir hissiyat,
Senin içinde bir yerlerde kaybettiğin,
Korktuğun, dokunamadığın o hissiyatım.
Hiç var olmadım.
Kafanı yastığa koyduktan sonraki,
Uykunun seni özgür kılmasından hemen önceki o düşüm.
Sayfalarca yazıp bulamadığın o kelimeyim.
Göz kapaklarının ardından,
Zihnini dolaşıp kalbini saran
O ruhun tadıyım, kokusuyum, sesiyim
Ve ben; hiç gerçek olmadım.
Ve sen, bana hiç dokunmadın...